A - I n f o s
a multi-lingual news service by, for, and about anarchists
**
News in all languages
Last 40 posts (Homepage)
Last two
weeks' posts
The last 100 posts, according
to language
Castellano_
Català_
Deutsch_
Nederlands_
English_
Français_
Italiano_
Polski_
Português_
Russkyi_
Suomi_
Svenska_
Türkçe_
The.Supplement
{Info on A-Infos}
(tr) Alt. Medya; Yeni Harman - POLONYA ÖLDÜ MÜ?
From
Worker <a-infos-tr@ainfos.ca>
Date
Mon, 8 Sep 2003 09:12:32 +0200 (CEST)
________________________________________________
A - I N F O S H A B E R S E R V İ S İ
http://www.ainfos.ca/
http://ainfos.ca/index24.html
________________________________________________
POLONYA ÖLDÜ MÜ?
“Polonya Ölmedi Daha” - Janusz Glowacki‘nin Polonya’daki Ağustos 1980
grevlerini anlattığı romanının adı buydu. 1980’lerde SSCB yanlısı
yönetime karşı işçi muhalefetinin Dayanışma Sendikası çatısı altında
örgütlendiği Polonya, 1988 yılında bürokratik sosyalizmden kapitalizme
geçen ilk ülke olmuştu. Sonraki yıllarda diğer Doğu Bloku ülkeleri onu
izledi. Nüfusu 38 milyon olan Polonya 2010 yılından önce AB’ye üye
olmaya hazırlanıyor. Geçmişten günümüze, sosyalist yönetimden
kapitalizme geçiş sonrasında neler değişti? Yakın geçmişinde sıkı bir
işçi hareketine sahne olan ülkede bugün neler yaşanıyor? Polonya
Anarşist Federasyonu’ndan Zaczek’le yeniHarman için geçmişteki Stalinist
yönetimi, Dayanışma hareketini, AB sürecini, Clinton’ın yumurtalanmasını
ve II. Bush’a atılan “kağıt” bombayı konuştuk...
- Ben Zaczek. Polonya Anarşist Federasyonu'nun Varşova seksiyonundan. -
Hoşgeldin Zaczek!
- Varşova'da Praska Anarşist Grubu adında küçük bir grubumuz var. Bir
"infoshop" (*) işletiyoruz, durun bakayım kaç yıldır? Sanırım 3 yıl kadar
oldu.
- Güzel.. Ne kadar zamandır anarşist çevredesin?
- 1991 yılında anarşist oldum ve 1992'den beri aktif olarak anarşizmin
içerisindeyim. "Eleştirel Üniversite"ye gitmeye başladım. Sitüasyonizm,
eleştirel sosyoloji, Frankfurt Okulu vb. konularda bir dizi dersi
kapsıyordu.
- Polonya ilginç bir ülke. Yanılmıyorsam bürokratik sosyalizmden kurtulan
ilk ülke, di mi? O zamanlar oralarda devlet-karşıtı bir atmosfer mi
vardı, yoksa sadece katoliklik ve yurtseverlik miydi, ne düşünüyorsun?
- Bu nasıl baktığına bağlı. Bürokratik devlet kapitalizmi ile şu anki
"özelleştirilmiş desantralize otoriterlik" arasında keskin bir ayrım olup
olmadığına ilişkin bir soru bu.
- Şahsen sen ne düşünüyorsun? Sormaya çalıştığım bu kötü veya öbürü
berbat mıydı gibisinden bir şey değil. Öğrenmek istediğim şey bunlar
arasındaki farklılıklar neydi, kapitalizm daha "özgür" mü görünüyor?
- Kapitalizm daha özgür görünüyor ancak kapitalizmde yeni durumlara çok
iyi uyum sağlayabilen çok fazla iktidar odağı var.
- Peki ya bürokratik sosyalizm, daha "rahat" mı görünüyor?
- Bürokratik sosyalizm kesinlikle daha rahat değildi. Daha baskıcıydı. -
Ama bazıları diyor ki bir diktatörlük veya anti-demokratik ya da her ne
olursa olsun daha "sosyal"di.
- Teori buydu. Ancak toplumsal iddialarını karşılayamadı. Değişen tek şey
şu ki, çelişkili bir şekilde stalinist düzendeki protestolar
kapitalizmdekilere göre daha anlamlıydı.
- Ordaki mevcut durum nasıl: Katoliklik, sendikacılık, faşizm vb.
toplumsal hareketler olarak güçlüler mi?
- Şöyle ki bugünlerde ortak bir mücadelede birleşen insanların bir
şeyleri değiştirebileceğini kimse anlamıyor.
- Belki bu AB üyeliği süreciyle ilgilidir. Bu konuda ne düşünüyorsun,
AB'nin bir üyesi olmak daha mı "iyi" olacak?
- Sanırım katoliklik ve milliyetçilik de kapitalizmin saldırısı altında
bulunuyor. Milliyetçiler ve katolikler AB karşıtı kampanya düzenleyen
birkaç grubun arasındaydı. Ne yazık ki AB konusunda ve “ilerici”
örgütlenmelerdeki kapitalist sömürü üzerine pek fazla eleştirel
düşünceye rastlayamıyorsunuz. Pek çok insan herkes için her şeyin daha
iyi olacağı bir AB efsanesine yatırım yapıyor. Tabii ki bu bir yalan.
İnsanlar AB’nin sınırların açılması anlamına geleceğini zannediyor.
Polonya’nın Şengen anlaşmasına girmediğini bile anlayamıyorlar. Bu
nedenle televizyonda “gelecek yıl pasaportsuz Avrupa’yı gezebileceğiz”
diye bir şey duyarsanız, bu doğru değil. Resmi propaganda bu, gerçek
değil. Sanırım birkaç yıl içinde insanlar nasıl kandırıldıklarının
farkına varacaklar, ama çok geç olacak. Ben şahsen AB üyeliğinin bir
felaket olacağını düşünüyorum. Kuşkusuz seçkin tabakadan olanlar
açısından iyi olabilir, ama halkın çoğunluğu açısından yoksulluk ve
eşitsizlik artacak.
Bu “liberalizasyon”un ikiyüzlü olmasından kaynaklanıyor. Öncelikle,
“pazarların açılması” tek taraflı bir şey. Polonya ve Doğu Avrupa’daki
diğer ülkeler kendi pazarlarını açmaya zorlanıyor. Öte yandan AB kendi
pazarları söz konusu olunca fazlasıyla korumacı. İkinci olarak AB
kapitalistleri kaynaklar açısından çok daha güçlüler ve bu da yerel
işletmelerin iflas edeceği ve nakit paranın ülke dışına akacağı anlamına
geliyor.
- Geçenlerde J. Glowacki’nin bir kitabını okudum, Polonya’daki 1980
grevlerini anlatan tarihsel bir roman, “Polonya Ölmedi Daha” adında bir
şey.. Ne düşünüyorsun, halkın artık birleşen insanların dünyayı
değiştirebileceğine inanmadıklarını söylüyorsun. Polonya şu an için “ölü”
mü?
- Polonya ölmedi belki, ama derin bir komada :-) Ne türden bir
elektro-şok onu uyandırabilir bilmiyorum.
- :)) Şey.. belki bir anarko-şok bunu sağlayabilir!
- İyi fikir! Bunun için çalışacağız.
- :) Yanılmıyorsam Varşova’da pasta atılan Clinton’dı, di mi? Neden II.
Bush’u beklemediniz? Şimdiye kadarkilerin hepsinden daha kötü olduğu
görülüyor.
- Clinton yumurtalarla saldırıya uğramıştı.
- Ahh.. tamam, şimdi hatırladım!
- Bush’u koruyan güvenlik biraz daha sıkıydı, çünkü Clinton saldırıya
uğradığında başkan değil, sivil bir kişi olarak gelmişti. Ama yine de
yoldaşlarımızdan birisi (Bush’a) bir kağıt bomba atmayı başardı.
- Kağıt bomba mı?? Nasıl bir şeydi?
- Bilirsin işte, geleneksel anarşist bombalar gibi görünen, kartondan bir
bomba.
- Hmm.. Tamam!
- ve bunu, içinde Bush’un olduğu arabanın üzerine attı. Ardından bir
düzine güvenlik görevlisi üzerine atladı, ancak kaos öyle büyüktü ki
insan yığınının altından kaçıp gitti.
- Gerçekten mi, sonradan yakalanmadı mı?
- Hayır
- Mükemmel! Görünen o ki oradaki hareketiniz çok iyi çalışıyor.. Birazcık
bundan bahsedebilir misin, Polonya AF’den?
- Tamam. Şöyle ki, ilk anarşist ağ 1983’te başlamıştı. Ardından bu,
“kentler-arası anarşist” adı verilen bir şey olarak gelişti. Sonra da,
1989 gibi Anarşist Federasyon’a dönüşerek gelişti. Anarşist Federasyon
(AF) Polonya’nın her yerindeki anarşist grupların bir ağı ve ülke
çapında 30 kadar seksiyonu var. Az çok çeşitli inisiyatiflerin bir
platformu ve bir bilgi alışverişi ağı. İşin çoğu yerel gruplar
tarafından bağımsız şekilde yapılıyor. Bazı insanlar çalışanların
mücadelesiyle daha fazla ilgileniyor, bazıları savaş-karşıtı aktivizmle,
bazıları da yerel “infoshop”larla. AF diğer ağların büyümesine de zemin
sağladı, Anarşist Hara Haç ya da tüm ülke çapındaki çalışanların
protestolarıyla ilgilenen “Çalışanlar İnisiyatifi” gibi.
- Geçen ay değişik ülkelerden bir çok kişinin katılımıyla başarılı bir
anarşist konferans düzenlediniz. Bu nasıldı?
- Çok başarılıydı bence, örgütlemek için çok fazla enerji gerektirdi, o
kadar. Çok uzun bir süredir Doğu Avrupa için böyle bir toplantı
düzenlemeyi düşünüyorduk, en azından Alter-EE (**) listesi varolduğundan
beri. Bu bölgedeki bağlantıları arttırmaya çok büyük ihtiyaç olduğunu
düşünüyoruz. İnsanlar ayrı ayrı durma eğilimindeler ve geçmişte dilsel
ve kültürel engellerden dolayı işbirliği istediğimiz kadar iyi değildi.
Şu sıralar durum gelişti, özellikle de uluslararası bir ortamda
işbirliği açısından güzel bir platform oluşturan sınırlara hayır
kampları sayesinde. Konferansta 20 kadar ülkeden konuğumuz vardı ve
bunun sonrasında yeni fikirler ve ağlar yaratılacağını umuyoruz.
- Bu arada, kapitalizme geçiş süreci konusunda çok fazla konuşmadık.. Şu
sendika hareketi nasıldı? (Dayanışma Sendikası’nı kastediyorum).
Milliyetçi (emperyalist Rusya’ya karşı?), katolik (Papa’nın etkisi?)
veya bürokratizmin baskısına karşı devlet-karşıtı mıydı yalnızca?
- Dayanışma çok karmaşık bir hareketti. Her çeşit düşünceye sahip
insanlara rastlayabiliyordunuz. Bazıları sosyalizmi reformize etmek
istiyordu, bazıları liberaldi, bazıları milliyetçi, bazıları katolik
bazıları anarşist. Dayanışmanın ilk dalgası çalışanların denetimini
hedefleyen özgün bir devrimci çalışanlar hareketiydi. Sonradan olan
şuydu, Dayanışma içinde bazı seçkinler ortaya çıktı ve stalinistlerle
anlaşmalar yaparak bir iktidar konumu elde etmeyi düşünmeye başladılar.
Stalinistler onların bazı ayrıcalıklara sahip olmaları gerektiğini
biliyorlardı ve bu nedenle kendi iktidarlarından bütünüyle vazgeçmek
yerine Dayanışma liderlerine iktidardan birazcık pay vermeyi teklif
ettiler. Böylelikle “Yuvarlak masa” doğmuş oldu. Bu, “rejimin demokratik
değişimi” anlamında bir “başarı” olarak sunulmuştu, ama gerçekte çalışan
sınıfı aldatmanın bir yoluydu. Dayanışma içindeki “entellektüel”lerin
birçoğunun hareketin devrimci potansiyelinden ürktüğünü düşünüyorum.
Ellerinde biraz liderlik konumu bulundurmayı tercih ettiler ve böylece
hareketin ikiyüzlü “kendini-geliştirmeme” politikası başlamış oldu.
Görünüşte stalinizmi devirerek büyük bir başarı kazanmış gibiydi, ancak
gerçekte olan şuydu ki stalinistler politik iktidarı bıraktılar ve
“özelleştirilen” devlet tekellerinin mülkiyetini ayrıcalıklı seçkinlerin
eline vererek ekonomik iktidarı ellerinde tuttular. Politik iktidardan
ekonomik iktidara geçerek kendi egemenliklerini “modernize” etmeyi
kararlaştırdılar. Bunun sonuçlarını bugün görebiliyoruz: Toptan bir
işsizlik krizi ve nüfusun çok büyük bir çoğunluğu açısından geleceğe
yönelik umutsuzluk.
- (Yanılmıyorsam) 1997'de Türkiye'yi ziyaret etmiştin.. Burayla ilgili
izlenimlerin neydi? Bir Orta Doğu ülkesi gibi mi görünüyordu veya (en
azından) yarı Batılılaşmış mıydı? Polonya'ya benziyor muydu? (Seninle ilk
karşılaşmamızı hatırlıyorum da, geç saatte eve geldiğimde annemin
vejetaryen yemeklerini yiyerek beni beklerken bulmuştum sizi - hehe )
- Evet sizinkilerle bir futbol maçı seyrediyorduk. Çocukken Ürdün ve
Suriye'de yaşadım. Bana göre Türkiye'deki halkın görünüşü ve davranışları
kesinlikle Orta Doğu'daki diğer yerlerden daha modern görünüyordu.
Aslında Polonya'ya pek de benzemiyor, ama ekonomik durum muhtemelen
benziyordur. - Bizde de sizdeki gibi benzer tartışmalar var, daha çok AB
üzerine. - Batılılaşmanın çok da gerekli, iyi bir şey olduğunu
düşünmüyorum. Daha fazla kişisel özgürlükle bağlantılı bir şey bu, ama
aynı zamanda da daha az toplumsal dayanışma anlamına geliyor. Orta Doğu
toplumlarının bazı çok olumlu karakteristik nitelikleri olduğunu
düşünüyorum, kamusal meselelerle daha fazla ilgilenme geleneği gibi
belki de. Tabii ki bu yalnızca benim izlenimim. Gün be gün nasıl
göründüğünü çok fazla bilmiyorum. Etkilendiğim bir başka şey de
kitapçılardaki anarşist kitapların sayısıydı. Polonya’da resmi şekilde
basılan o kadar çok anarşist kitabımız yok.
- Her şey için sağol! Güzel bir söyleşi oldu gerçekten de.
- Bitti mi? Teşekkürler, benim için de keyifliydi.
* Infoshop: Bir nevi “kültür merkezi”
** Alter-EE: Doğu Avrupalı anarşikler aralarındaki iletişim arttırmak
için kurulan email listesi
BATUR ÖZDİNÇ - batur_ozdinc@hotmail.com
[Yeni Harman - 6 Eylül '03 - sayı 37]
*******
*******
****** A-Infos Haber Servisi ******
Anarşistlerle ilgili ve anarşistleri ilgilendiren haberler
******
TALİMATLAR: lists@ainfos.ca
YANITLAR: a-infos-d@ainfos.ca
YARDIM: a-infos-org@ainfos.ca
WWW: http://www.ainfos.ca/
BİLGİ: http://www.ainfos.ca/org
-A-infos'tan tek dilde ileti almak için lists@ainfos.ca'ya aşağıdaki mesajı gönderin:
unsubscribe a-infos
subscribe a-infos-X
X = en, ca, de, fr, it, pt, vb. (yani, dil kodudur)
A-Infos Information Center