A - I n f o s
a multi-lingual news service by, for, and about anarchists **

News in all languages
Last 40 posts (Homepage) Last two weeks' posts

The last 100 posts, according to language
Castellano_ Català_ Deutsch_ Nederlands_ English_ Français_ Italiano_ Polski_ Português_ Russkyi_ Suomi_ Svenska_ Türkçe_ The.Supplement
{Info on A-Infos}

(tr) Retçi Uğur Yorulmazla Söyleşi

From Worker <a-infos-tr@ainfos.ca>
Date Tue, 3 Jun 2003 08:50:16 +0200 (CEST)


________________________________________________
A - I N F O S H A B E R S E R V İ S İ
http://www.ainfos.ca/
http://ainfos.ca/index24.html
________________________________________________


[ Sanal Molotof Mesaj Panosundan:
http://www.network54.com/Hide/Forum/thread?forumid=120309&messageid=10545694
27
]


Ankara Hukuk Fakültesi öğrencilerinin çıkardığı Hukuk Gazetesi nisan
sayısından vicdani retçi Uğur Yorulmaz ile söyleşi :

* Sana militarizmi vicdanen reddettiren bilincin oluşumunu bize kısaca
anlatır mısın?(Burada birazcık özel tarih alırsak seviniriz.)

- Önce militarizm teriminin kökenine bir bakmakta yarar var : Militarizm,
orduculuk demek... Yani orduların örgütlenme biçiminin; yaşamın her alanına
yayılması demek... İçinde yaşadığımız topluma bir göz attığımızda; aile
modeli, devlet yapılanması, okulları, MGK'sı, şirketleri ile hep hiyerarşik
ve zora doyalı olduğunu görebiliriz. Ben de bu toplumun içinde
"yetiştirildim". Benim de bir ailem oldu, siyah önlükler ile okula gittim,
sıraya girdim ve marşlar söyledim. Öğretmen sınıfa girdiğinde "Dikkat!
komutu" ile ayağa kalktım. Bir de özel bir durumum oldu : Artık şans mı
demeliyim, şanssızlık mı bilemiyorum ama militarizmi bizzat ordunun içinde
yer alarak çok yakından ve yoğun olarak yaşadım. Ordu ile ilişkim liseyi
askeri okulda okumam ile başladı ve ölmek ve öldürmek üzere "eğitildim". Bu
yüzden, militarizmin bütün argümanlarını, yöntemlerini yaşayarak öğrendim ve
herşey çok gerçekti. Yaşadıklarım ile yüzleşmem sonucunda 17'li yaşlarda
başlayan bir isyan ile itaatsizlik yaparak ordudan atılmamı sağladım.
Böylece omuzlarımdaki ağır yükü nispeten hafiflettikten sonra, doğduğum
andan itibaren geçirdiğim zaman ile hesaplaştım ve militarizme karşı aktif
bir tavır sergilemeye karar verdim.

* Deklarasyon sonucu karşılaştığın hukuksal ve muhatap olduğun toplumsal
sürece biraz değinir misin?

- Size belki tuhaf gelecek ama, deklarasyon sonucunda herhangi hukuksal bir
sonuç ile karşılaşmadım. Cezai bir yaptırımla karşılaşmamamı, devletin
konuyu "kaşımamak" için görmezden gelmesine ve hareketin yayılmasını
engelleyip, marjinalize etme isteğine bağlıyorum.
Erkeklik, din, şiddet ve askerlik ile köklü bağları olan bir toplumun içinde
yaşıyoruz. Bütün bunlar birbiriyle içiçe geçmiş durumda ve sürekli
birbirlerini besliyorlar. Hem erkekler, hem kadınlar için toplumda kabul
görmenin ritüelleri var. Erkek çocukların "sünnet" düğünleri, nişan ve
evlilik gibi kurumlar, okullar, "çekirdek" aile yapısı; toplumu ören temel
yapı taşları. Toplumun yarattığı tüm kurumları bir metafor ile "torna
tezgahı"na benzetiyorum... Bu topraklarda kabul görmek için öncelikle bu
"torna tezgahı"ndan bir kere geçmek gerekiyor. Zorunlu askerlik bence, bütün
aletlerin içinde son cilayı çekeni... İtaate alıştırılmış birey hamuruna son
şekil bu kurumda veriliyor.. Bireyin içinde kalmış son isyanlar burada
bastırılıyor ve "hayatın gerçekleri" öğretiliyor. İtaati içselleştirmiş bir
toplumun tepkilerini de tahmin etmek pek zor değil.
Bazı örnekler verebilirim. İki arkadaşımla beraber askerliği reddettiğimi
açıkladığım tarihlerde, yüzbinler satan "Asabi" adlı -adından ne olduğu
belli- bir gazetede arka kapakta 8 sütüna manşet "Paşa paşa gidersiniz!"
başlıklı, eşcinsel ya da akıl hastası olduğumuzu ima eden bir haber yapıldı.
Aslında bu haber toplumun büyük çoğunluğunun görüşünü yansıtıyor.

* Vicdani reddin tanımı yapılırken "zorunlu askerliğin reddi" vurgusuna
odaklanıyor. Bu daraltıcı bir açılım değil midir? Total retçilerin, vicdani
retçileri bir anlamda "ötekileştirme"sine sebebiyet vermiyor mu?

- Ben herhangi bir zorlamanın reddini, her şekilde değerli buluyorum.
Gönlüm, bir zorlamayı -örneğin askerliği- reddetmenin yanında, alternatif
olarak sunulacak diğer zorlamaları da reddetmekten yana. Yani ben de kendimi
bir total retçi olarak tanımlıyorum. Ama "sadece askerlik yapmak
istemiyorum, bir sivil hizmet yapabilirim" düşüncesinde olanların önünü
kesecek bir tavır içinde olmak da istemem. Sadece doğru bulduğumu anlatarak
ikna etmeye çalışabilirim.

* Medyanın birçok konuda olduğu gibi vicdani ret konusunu da ısrarla
görmezden gelmesine karşın, Mehmet Bal'ın "sansasyonel" geçmişi bu
politikayı kısmen rafa kaldırmasını olanaklı kaldı. Başka bir açıdan
bakıldığında bunun bir kazanım olması kaçınılmazdır; ancak meselenin gündeme
gelebilmesi için retçilerin bu derece hırpalanmaları mı gerekiyor önce?

- Medyanın tavrı başından beri değişmedi ki hiç. Vicdani ret/total ret,
"ilgi çekici" değil. Retçilerin işaret ettikleri ise medya için ağza alınır,
yazılır çizilir cinsten değil. Mehmet'in durumunda medyanın ilgisini
çekebilecek çok şey vardı... Mehmet kendisiyle yüzleşmeyi başarabilmiş eski
bir faşistti ve bir suça karışmıştı. Ayrıca Mehmet artık üstü örtülemez bir
şekilde işkenceye maruz kalıyordu. Ama medya Mehmet'in neden değiştiği,
nasıl düşünsel bir evrim geçirdiği ve yeni düşünce sistemi ile hiç
ilgilenmedi. Eski bir "ülkücü" askerliği reddediyordu ve bu magazin
olabilecek kadar ilgi çekiciydi. Antimilitarist harekete ilgi duyan
gazeteciler ise, kolay kolay otosansür ve devletin baskı mekanizmalarını
aşamıyorlardı. Bu sebeplerden olsa gerek, hiç olmazsa durumun işkence
boyutunu dile getirdiler. Ben bütün bu olanları bir kazanım olarak
görmüyorum. Zorunlu askerlik halen mevcut olmasına ve savaş koşullarına
rağmen vicdani retçiler, total retçiler varlar ve her fırsatta bu zorlamanın
karşısında olduklarını dile getiriyorlar. Ama "aydın"larımız ve medya;
devletin yaptığı gibi yokmuşuz gibi davranmaya devam ediyor.

* Vicdani ret; (kaçınılmaz olarak)itaat tahakküm ilişkisinin görev
bilinciyle sıradanlaştırıldığı kurumlara karşı, bireyin etik bir
başkaldırısı. Fakat bu çıkış aynı zamanda toplumsal bir karşılık
bekliyor.Sen deklarasyonunuzun yankısını nasıl
eğerlendiriyorsunuz(değerlendirdin)? Eksik bulduğun yönler var mı?Seni böyle
bir tercihe taşıyan etik muhakemeyi seni/retçiler olarak sizi
"dinleyenlerin" de yürütebilmesine olanak sağlayacak kuramsal açlımlar
sunduğunuzu düşünüyor musunuz veya sunulanlar yeterli mi?

- Vicdani ret öncelikle bireysel bir tercih. Ama aynı zamanda bir toplumsal
dönüşüm projesine işaret eden "yap ve örnekle" çağrısı.. Askerliği ve/veya
tüm zorlamaları reddetme tavrı, en azından sistemin karşısında olanların
sempatisini ve saygısını kazanıyor ama bence bu yeterli değil. En azından
kendi adıma saygı görmek gibi bir derdim yok. Derdim hareketin büyümesi,
daha fazla insanın itaatsizliğe başlaması. Bütün antimilitaristlerin de
benzer dertleri olduğunu ve olması gerektiğini düşünüyorum. Bence
antimilitarist bakış açısı, topluma altı boş olmayan bir çağrı yapıyor.
Bizlere öğretilen yaşam tarzının ne olduğunu, maruz kaldığımız zorlamaları
gösteriyor. Ama militarizm çok güçlü ve bütün olanakları ile devamı için
yeni aletler inşa etmeye de devam ediyor. Bu yüzden insanlara bu çağrıyı
anlatmak pek kolay bir şey değil. Hareketin gelişimine göz atarsak başarılı
gözükmeyebilir. Ama yine kendi adıma bir başarı hedeflemiyorum. Bir kişinin
bile benzer bir tavır sergilediğini duymak moralimi arttırabiliyor, ne de
olsa bir kişi fazla isek, onlar bir kişi eksik değil mi!


*******
*******
****** A-Infos Haber Servisi ******
Anarşistlerle ilgili ve anarşistleri ilgilendiren haberler
******
TALİMATLAR: lists@ainfos.ca
YANITLAR: a-infos-d@ainfos.ca
YARDIM: a-infos-org@ainfos.ca
WWW: http://www.ainfos.ca/
BİLGİ: http://www.ainfos.ca/org

-A-infos'tan tek dilde ileti almak için lists@ainfos.ca'ya aşağıdaki mesajı gönderin:
unsubscribe a-infos
subscribe a-infos-X
X = en, ca, de, fr, it, pt, vb. (yani, dil kodudur)

A-Infos Information Center