A - I n f o s
a multi-lingual news service by, for, and about anarchists **

News in all languages
Last 30 posts (Homepage) Last two weeks' posts

The last 100 posts, according to language
Castellano_ Català_ Deutsch_ English_ Français_ Italiano_ Polski_ Português_ Russkyi_ Suomi_ Svenska_ Türkçe_ All_other_languages _The.Supplement
{Info on A-Infos}

(tr) kara mecmuA #8-Yüzüklerin Efendisi

From kara mecmu-A <kara@mecmu-a.org>
Date Mon, 3 Feb 2003 04:56:20 -0500 (EST)


 ________________________________________________
   A - I N F O S  H A B E R  S E R V İ S İ
            http://www.ainfos.ca/
        http://ainfos.ca/index24.html
 ________________________________________________

(Sabri Cuha)
Yüzüklerin Efendisi

"Güzel bir kitap okudum" veya "güzel bir film izledim" demek için
kullandığınız kriterler nelerdir? O kitabın ya da filmin sizi içine alıp
bambaşka bir gerçeklik içinde bir süre dolaştırıp sonra da "keşke
bitmeseydi" duygusuyla koltuğunuza geri bırakması mı? Eğer kriteriniz bu
ise, doğrudur, Yüzüklerin Efendisi kitabı ve filmi güzeldir. Ama bence
kriter olarak bundan daha fazlasına ihtiyacımız var; çünkü bir eserin
"başarısı" ardında büyük kötülükler barınabilir.
Özellikle fantastik edebiyatın kilometre taşı olarak kabul edilen
Yüzüklerin Efendisi kitabı ve yıllar sonra onun sinemaya uyarlanması bu
açıdan incelenmeye değer. Bu inceleme, eleştirel yaklaşımı fantastik
edebiyatın, fantastik çizgi romanların ve fantastik sinemanın diğer
örneklerine de uygulamak üzere bize bir yöntem sunabilir.
Ben kitabı Metis Yayınları tarafından ilk yayınlandığı zaman okudum, daha
 doğrusu okumaya başladım; çünkü önce 1. cilt çıktı ve 2. cildin
yayınlanması  için epeyce beklemek zorunda kaldık. Ve nihayet 3. cilt
aylar sonra  yayınlanınca kitabın okuması uzun bir süreçte
tamamlanabilmiş oldu. Hakkını  vermek gerekir ki,  J.R.R. Tolkien usta
bir yazardır (toprağı bol olsun).  Ortaya çıkardığı yapıt görkemli ve
inceliklidir.
Görkemli ve incelikli yapıtlar bize nüfuz ederler; daha doğrusu nüfuz
edebildikleri ölçüde görkemli ve incelikli olurlar. Bu yapıtların
içimizde  bıraktıkları/yarattıkları hislerin nitelikleri ise ayrı bir
şeydir. Bir  eseri güzel kılan onun sadece nüfuz etme başarısı mıdır?
Bence hayır;  içimizde bıraktıkları şeylerin niteliği de önemlidir. Bir
sanat eseri  hakkında fikir oluştururken bu sübjektif kriteri gözden uzak
tutamayız. Yüzüklerin Efendisi kitabının ana temalarını hatırlamaya
çalışalım. Önce  bizi olumlanan bir sosyal ortam karşılıyor: Hobbit
ülkesi. Bu ülke barış,  huzur dolu bir yerdir. Yeşil çayırları, küçük ama
hayatın tüm zevklerini  sunan barınakları, sevimli kısa boylu neşe dolu
sakinleri ile bir "cennet  ülke". Burda bir şeye dikkatinizi çekmek
istiyorum. Fantastik edebiyatın  taşıyıcı sütunlarından biri olan ve
kitabın devamında da tutarlı bir şekilde  yer alacak bir "denklik"
kurmuştur Tolkien: her ülkenin farklı bir sosyal  ortamı vardır ve her
ülkenin sakinleri de buna uyumlu şekilde fizyolojik  olarak farklıdır;
hatta diyebiliriz ki farklı türlerdir. Birbirinden tamamen  farklı
türlerin tümüyle "insansı" temellerini korumaları, fantastik sanatın  çok
kullandığı bir özellik olmuştur. Ama işte bu denklik şunu söylüyor: aynı
dünyayı paylaşarak farklı değerleri temsil eden bu varlıklar hem insan
hem  farklı türlerdir. Bu bana bir şeyi hatırlatıyor: ırkların fizyonomik
 farklılıklarını sahip oldukları değerlerdeki farklılıkla, hatta yalınkat
 iyilik ve kötülükle bağdaştırmak yani ırkçılık. Tolkien bence daha da
ileri  gidiyor: bu farklı ırkların herbirini sınırları belli ülkelere
paylaştırıyor: buna da en koyusundan milliyetçilik demeyeceğiz de ne
deyeceğiz? Ortaya Nasyonal Rasist gibi enteresan bir kombinasyon çıkıyor.
 Oysa kitabın tümüne bakınca, bir çok eleştirmenle aynı kanıyı
paylaşmamak  mümkün değil: Yüzüklerin Efendisi bir II. Dünya Savaşı
eğretilemesi gibidir  ve bu eğretilemede Naziler (Nasyonal Sosyalistler)
kötülerle
özdeşleştirilmiştir. Bu durum yukardaki analizi çökertir mi? Hayır. Bir
insan hem nasyonalist, hem ırkçı hem de Nazilere karşı olabilir; eğer
Alman  değilse. Tolkien de Alman değildir; II. Dünya Savaşı sırasında
İngiltere'dedir ve aslen Güney Afrika'lıdır. Elbette ki Güney Afrikalı
olması bizi Tolkienleştirmesin, yani buna dayanarak onun bir ırkçı
olduğunu  iddia edemeyiz ama ırkçılığın gündelik hayatın bu derece içine
sinmiş olduğu  bir ülkede yaşamak, insanı ırkçılık konusunda olumlu veya
olumsuz bir saf  tutmaya itecektir kuşkusuz. Tolkien'nin ırkçılık
karşısında bir tutum  takındığı yönünde hiç bir emare bulamadım
Yüzüklerin Efendisi'nde. Devam edelim; hatırladığım ikinci tema Frodo'nun
üstlendiği önemli görev.  Diyebiliriz ki o dünyanın kaderi Frodo'nun
elindedir. Yani Frodo bir  "misyon" sahibidir. Dünyayı kurtarma misyonu
sahibi kahramanlar, fantastik  edebiyatta çok rastlanılan başka bir
öğedir. Ama sadece orda değil, başka  yerlerde de bu öğeye sık rastlarız:
militarizmde. Zaten kitap, hem hacimsel  hem vurgu anlamında bir macera
kitabı olduğu kadar -belki de daha fazla- bir  savaş kitabıdır.
Yüzüklerin Efendisi'nin en yoğun teması savaştır. Tolkien  savaşa nasıl
yaklaşır? Bir kere bu bir misyon savaşıdır, yani gerekli,  meşru,
kaçınılmaz ve bu bağlamda da olumlu. Kitapta savaşlar teknik, taktik,
stratejik detaylarıyla, kahramanlık öyküleriyle, kitlesel coşkusuyla
soluk  soluğa okunacak şekilde anlatılmıştır. Neredeyse bizi o savaşa
katılmaya  davet etmektedir. Üstelik bu öyle bir savaştır ki, "iyi" ve
"kötü" en yoğun  halleriyle karşı karşıya gelirler. "İyi ordu" en küçük
rütbelisine kadar  iyi, "kötü ordu" tabir caizse "tırnaklarının ucuna
kadar kötü"dür. Bu ne  manaya geliyor? Ne yazık ki korkunç bir manaya:
GENOSİT. Düşünün ki iki ulus  savaşıyor; bir taraf yayılmacı yani kötü,
diğer taraf da meşru müdafa  halinde yani iyi. Örnek olarak Vietnamlıları
ve Amerikalıları alalım.  Tolkien'in eseri bu durumu şöyle yorumluyor:
Eğer Vietnamlılar iyi ise, kötü  Amerikalıları beşikteki bebeklerine
kadar öldürme hakkına hatta misyonuna  sahiptir. Yani tıpkı Mordor gibi,
Amerikalı deniz piyadelerini o topraklara  sürükleyen şey merkezi iktidar
değil, her Amerikalının kanındaki alyuvarlara  bile sinmiş olan katıksız
kötülüktür. Bu nedenle Tolkien'in savaşı,  kötülerin yalnızca liderinin
iktıdardan düşürülmesi ile değil, ne kadar  mordorlu varsa hepsinin
yokedilmesi ile kazanılabilir.
Tolkien'e fazla yüklendiğimi düşünüyorsanız, sabredin; daha bitmedi.
Yüzüklerin Efendisi'nde kaç tane kadın hatırlıyorsunuz? Ben bir Elf
Kraliçesi, bir de erkek gibi savaşan soylu bir kadın hatırlıyorum. Yani
bu  kitabın kapıları sadece erkeklere denk bir güce sahip olan kadınlara
açılıyor; kontenjanı da çok sınırlı. Üstelik bunca farklı "tür" insansı
yaratık ince ince tasvir edilip anlatılıyor ama bunların nasıl ürediğine
dair en ufak bir anlatı bulamıyoruz. Tolkien kadın olarak davranan
kadınları  bu erkek dünyaya layık görmediği için olsa gerek, seksten
bahsetmeyi hiç  sevmiyor. Bence bu kitabın yazarı gerçek bir seksisttir.
Bu ve daha bahsetmediğimiz diğer nedenlerle (gücü yüceltme, sadakat vb)
ben,  Yüzüklerin Efendisi kitabının ve ne kadar ustalıkla yapılmış olursa
olsun  aynı isimli filminin, "kötü" olduğunu düşünüyorum.
Sanıyorum sanat eserlerine bu tür bir yaklaşım gereklidir ve sanatı
herşeyden kopuk apayrı bir kategori olarak niteleyen kapitalist sisteme
karşı yürütülmesi gereken mücadelenin bir metodudur; hele hele sinemanın
en büyük manipülasyon araçlarından biri haline getirildiği bu çağda.



*******
                             *******
       ****** A-Infos Haber Servisi ******
      Anarşistlerle ilgili ve anarşistleri ilgilendiren haberler
                       ******
		TALİMATLAR: lists@ainfos.ca
		YANITLAR: a-infos-d@ainfos.ca
		YARDIM: a-infos-org@ainfos.ca
		WWW: http://www.ainfos.ca/
		BİLGİ: http://www.ainfos.ca/org

-A-infos'tan tek dilde ileti almak için lists@ainfos.ca'ya aşağıdaki mesajı gönderin:
                unsubscribe a-infos
                subscribe a-infos-X
 X = en, ca, de, fr, it, pt, vb. (yani, dil kodudur)

A-Infos Information Center