A - I n f o s
a multi-lingual news service by, for, and about anarchists
**
News in all languages
Last 30 posts (Homepage)
Last two
weeks' posts
The last 100 posts, according
to language
Castellano_
Català_
Deutsch_
English_
Français_
Italiano_
Polski_
Português_
Russkyi_
Suomi_
Svenska_
Türkçe_
All_other_languages
_The.Supplement
{Info on A-Infos}
(tr) "Sinek Kadar da Olsak Mide Bulandırıyoruz"
From
Wprker <a-infos-tr@ainfos.ca>
Date
Mon, 3 Feb 2003 02:48:06 -0500 (EST)
________________________________________________
A - I N F O S H A B E R S E R V İ S İ
http://www.ainfos.ca/
http://ainfos.ca/index24.html
________________________________________________
"Sinek Kadar da Olsak Mide Bulandırıyoruz"
Şeyhoğlu, Girgin ve Ersöz, tüm dünyanın Irak'ta savaşı engellemeye
endekslendiği bir dönemde askere gitmeyi reddettiklerini deklere etti.
Üçünün ABD ve Irak askerine mesajı var: "Emirlere uymayın, Saddam ve
Bush'u ringte dövüştürün..."
[www.bianet.org'dan alıntı]
------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
01/02/2003 Hamza AKTAN
------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Mustafa Şeyhoğlu, Erkan Ersöz, Sertaç Girgin ve Emir
Üner, olası bir savaşın arifesinde askere gitmeyi reddettiklerini
deklere etti. Sayıları 30'u aşan vicdani retçilere böylece dört kişi
daha katılmış oldu.
Onların reddi yalnızca askerliğe karşı değil, tahakküm ve şiddet içeren
bütün kurumlara karşıydı. Bu nedenle kendilerini aynı zamanda "Total
retçi" olarak da görüyorlar.
Açıklamalarını geçtiğimiz hafta İnsan Hakları Derneği'nde yapan
retçilerden Şeyhoğlu, Ersöz ve Girgin ile yaptıkları eylemi,
eylemlerinin olası yansımalarını, ABD'yi, savaşı ve toplumun kendilerine
olan yaklaşımı üzerine konuştuk. Emir Üner İstanbul dışında olduğu için
söyleşimize katılamadı:
Vicdani reddinizi tüm dünyada olası bir savaşın gündemde olduğu bir
dönemde ve olası bir savaştan en fazla etkilenecek ülkelerden birinde
yaptınız. Aynı zamanda reddinizi açıkladığınız dönem militarist söylemin
de en tepede olduğu bir dönem. Reddi deklere etmenizin böyle bir döneme
denk gelmesi tesadüf mü? Aynı zamanda bu ortamda açıklamış olmanız
nedeniyle diğer dönemlerden daha büyük bir baskı bekliyor musunuz?
Mustafa Şeyhoğlu: Bizimki savaş karşıtlığı da olduğu için yaptırıma
uğrayabiliriz. Ben reddimizi açıklarken yaptırıma uğrayacağımızı
düşünmüştüm zaten. Ama önemli olan yaptırıma uğramak değil bu eylemi
gerçekleştirebilmekti. Hem kendi adımıza hem de savaş karşıtı
hareketliliğin yükseldiği böylesi bir dönemde. 15 Mayıs Dünya Vicdani
retçiler gününde değil savaş arifesinde bunu açıklamanın hele ki dört
kişinin bunu birden yapmasının daha anlamlı olacağını düşündük.
Sertaç Girgin: Ben de aslında 15 Mayısta deklere etmeyi düşünüyordum. Ama
tam 15 Mayıstan önce Mehmet Bal'ın yargı sürecinde değişik bir gelişme
oldu; Orada artık vicdani retçilerin 155'ten yargılanamayacağını, bunun
ifade özgürlüğü kapsamına girdiği söylenmişti. Bal'ın serbest
bırakılmasından sonra 15 Mayısta açıklamayı düşünüyordum. Ama bu savaş
çığırtkanlığı yükseldikçe daha erken açıklamanın doğru olabileceğini
düşündüm. Ama bu tarihlerin o kadar da bir anlamı yok. Gitmeyeceksen
gitmezsin...Yaptırımlar da ha 15 Mayısta olmuş ha savaş arifesinde olmuş
önemli değil. Sonuçta baskılar hayatımızın her alanında var. Ama tabii
ki savaş nedeniyle ayrıca bir baskı da olabilir.
Erkan Ersöz: Elbette ki, ABD'nin Irak'a müdahalesinin arifesinde bizim
reddimizi açıklamamız tesadüf değil. Ben uzun süredir reddimi açıklamayı
düşünüyordum. Böyle bir döneme denk düşmesinin nedeni yükselen savaş
karşıtı dalgaya başka bir kanaldan da destek vermekti. İnsanları askere
gitmemeye teşvik etmekti amacımız.
Bu dönemdeki savaş karşıtlığı, insanların askere gitmemelerine doğru
kanalize olabilir mi, bu yönde bir beklentiniz var mı?
E. Ersöz: İstediğimiz yönde bir karşılık bulup bulamaması konusunda çok
emin değilim ama şu an hakim olan savaş karşıtlığı daha çok ABD'nin
Irak'a yönelik savaş açmaması. Yani insanlar lokal bir savaşa karşı
çıkıyorlar. "Irak'ta savaşa hayır" rozetleri ile dolaşıyorlar. Bu da
benim nezdimde iyi bir şey ancak sonuçta total bir savaş karşıtlığı
değil bu. Mesela iktidarın silahlı mücadelesine karşıtlığı değil.
İnsanlar savaşlara ve iktidarlara taraf. Bizim karşı çıkışımız bunları
etkiler mi, bu kadar başarıya endeksli düşünmüş değilim. Yüz binlerce
insanın "haydi askere gitmeyelim" diyeceğini sanmıyorum Ama zaten
Türkiye'de resmi rakamlarla 300 bin civarında asker kaçağı var. Belki bu
asker kaçaklarına yönelik bir sesleniş olabilir bizimkisi.
M. Şeyhoğlu: Bizim açıklamamız vicdani retten biraz daha farklı olarak
Total ret açıklamasıydı. Bu açıklamalar içerisinde sadece askerlik değil
askerliğin alternatiflerini de reddetmemiz söz konusu.
S. Girgin: Ben de bunun kitlelere ulaşmasını isterim ama böyle bir
beklentim yok. Öyle bir şeyi insanların yapabileceğini zannetmiyorum.
Sonuçta ordunun kutsallığı hala insanların kafasında var. Bunu kırmak
çok zor. Biz sadece bir yöntem olarak bunu gösteriyoruz. Kaçmak da bir
tercihtir, parayla bedelli askerlik yapmak da bir tercihtir. Hiç
yapmamak da bir tercih...
Yalnız askerlikle ilgili değil toplumda tabu olan, iktidar içeren her
türlü kuruma karşı çıktığınızı deklere ettiniz. Ama karşı çıktığınız tüm
kurumlar da bu toplumda yerleşik, kolay kolay "taviz" verilmeyen
kurumlar. Bu durum sizin toplum içinde marjinal kalmanıza neden olmuyor
mu? Böyle bir ortamda taleplerinize kitlesel veya en azından toplu
düzeyde olumlu bir yanıtı ne zaman alabileceğinizi düşünüyorsunuz?
M. Şeyhoğlu: Vicdani retçiler 90 yılından beri Türkiye'de ortaya
çıktılar. 13 yıl oldu. Tabii ki oturmuş değerlerin arasında farklı bir
değerin yer olabilmesi hele ki, bunların karşısındaysa marjinal de
kalır, kenara da itilir, baskıya da uğrar. Ama 13 yıldır varolan bir
süreç bu. Bunun devamını sağlamaya çalışıyoruz. Mesela şimdiye kadar
yasalarda vicdani red ile ilgili herhangi bir şey geçmiyordu. Ama Osman
Murat Ülke'nin sürecinde Genelkurmay vicdani reddi telaffuz etmek
zorunda kaldı. Bunun en azından bilinmesi bile geleceğe dair iyi bir
şeydir.
S. Girgin: Bence zaman içinde yaygınlaşabilir. Mesela Türkiye bu savaşa
girer, bir çok tabut Irak'tan buraya gelirse, belki o ölü insanlar
geldiği zaman insanlar savaşın nasıl bir şey olduğunu anlayabilirler.
Çünkü Körfez savaşında hiçbir televizyonda ölü insan, ceset
gösterilmedi. Sonuçta bu da savaşı bir şekilde bilgisayar oyunu şekline
sokmak, insanların kafasında vahşet bölümünü yok etmek için
kullanılıyor. Ama bu sonuçta bir vahşetti. Orada ölen insanlar, kolu
bacağı kopan, beyni dağılanlar oluyor. Belki insanlar bunu gördüklerinde
bizim duruşumuzun ne kadar doğru olduğunu anlayabilecek ve bir tercih
olarak kabul edebileceklerdir. Belki yaşadığım sürede bunu göremem ama
ileride insanların devletin ve kurumlarının ne kadar gereksiz bir şey
olduğunu anlayacaklarına inanıyorum.
E. Ersöz: Toplumun genel olarak savaşa askerliğe yaklaşımında hiç iyimser
değilim. Türkiye'de yaklaşık yirmi yıl -adı kondu ya da konmadı çok
önemli değil- bir savaş sürdü. Bu savaşı sürdüren sadece devlet değil,
çocuklarını hala askere gönderen anne babalardı aynı zamanda. Bütün
bunların yaşanıyor olması, insanların psikolojilerinin bozulması onları
hiç etkilememişti ve yeni kuşaklar sürekli askere gitti...Bir yandan da
toplumda askere gitmeyene kız vermiyorlar, varsın vermesinler, varsın
suçlasınlar...
Şimdiye kadar vicdani reddini deklere etmiş her kişi bir çok baskıya,
yaptırıma maruz kaldı. Vicdani retçiler askerlikten uzaklaşmaya
çalışırken sürekli olarak hayatları reddettikleri askerlik yüzünden
sekteye uğradı, uğratıldı. Mesela şu an hiçbir vicdani retçi kamu
haklarından
yararlanamıyor. Yani kısaca reddettikleri askerlik onların hayatlarını
belirleyen, çoğu zaman zorluklar çıkaran bir duruma büründü. Bu durumu
reddi deklere etmenin bir handikabı olarak görüyor musunuz?
M. Şeyhoğlu: Vicdani retçi olsun olmasın zamanı geldiğinde askere
gitmeyen bir insan asker kaçağıdır ve asker kaçaklığı da kamusal işlerle
uğraşamayacağın anlamına gelir. 18 ay veya -ne kadar sürüyorsa artık-
askere gitmek ve o süre içerisinde sahip olduğum bütün değerlerin
tersine bir iş yapmaktansa sahip olduğum değerleri hiç olmazsa kafamda
koruyarak yaptırıma uğruyor olmak daha iyidir benim için. Ret
açıklamasak da bu baskılar hayatımızın her alanında var zaten. Aynı
zamanda bir vicdani retçi kamusal alanda resmi bağlantılar kurmadan da
yaşayabilir.
S. Girgin: Sonuçta yaptırımlar karşımıza her yerde çıkıyor. İlk okuldan
itibaren baskılar var. İlk okulda ya uslu bir çocuk olur, derslerine
çalışır ve oyunu kurallarına göre oynarsın ya da haşarı bir çocuk
olursun. Bu askerlik için de geçerli. Ya dediklerini yapacaksın ya da
yapmayacaksın. Yapmamayı seçmek ise ahlaki bir şey. Ben otoriteyi
reddediyorum.
Çalışmıyorum mesela. Mümkün olduğu kadar tembellik etmeyi tercih
ediyorum. Çalışma zorunluluğunu üzerimde bir yaptırım olarak görüyorum.
Askere gidince de "hazır ol" zorunluluğu olacak...
E. Ersöz: Vicdani retçiler Gözaltına alınmak, cezaevine konmak dışında da
bir sürü noktada yaptırıma maruz kalıyor. Örneğin yurtdışına
çıkamıyoruz. Kamusal alanda yapman gerekenleri yapamıyorsun
gibi...Bunları çok dertlenmiyorum çünkü bir tarafta sahip olduğum bir
inanç var ve o inançtan dolayı ben tahakküm üreten hiçbir aygıtın
emrinde olmak istemiyorum. Ama şunu da söyleyeyim; Sinek kadar ufak da
olsak midelerini bulandırıyoruz.
Şu an Iraklıların yerinde biz olsaydık ve ABD tehdidi üzerimizde olsaydı
vicdani reddiniz yine geçerli olur muydu? Yani kendinizi savaşmak veya
savunmak zorunda hisseden Iraklı gençlerin yerinde görseniz tutumunuz
değişir miydi?
M. Şeyhoğlu: Şu an savaşın arifesindeyiz diyoruz ama aslında bütün
dünyada var olan bir savaş zaten var. ABD'nin sürdürdüğü bir savaş değil
sadece. Total olarak kapitalizmin kontrolüne almaya çalıştığı ve
kendisine uyum sağlayamamış devletler bir şekilde savaşıyor.
Bahsettiğin genel çerçevenin dışında şu an somut olarak bir savaş söz
konusu...Bu açıdan bakıldığında...
M. Şeyhoğlu: Bu tehlike Türkiye'de olsaydı veya ben bir Iraklı olsaydım
bu benim için yine geçerli olacaktı. Çünkü ben en başta savaşmayı bir
çözüm olarak görmüyorum.0
Saldırıya maruz kalan konumunda olsan da böyle mi olurdu?
M. Şeyhoğlu: Saldıran ülkenin vatandaşları da savaş karşıtı olarak
sokaklara dökülüyor. Eğer Irak'ta olsaydım da savaş karşıtlığını
örgütlemekten başka bir şey yapmazdım. Kesinlikle savaşmazdım.
S. Girgin: Ben bu konuda biraz daha farklı düşünüyorum. Savaşmakla
direniş arasında bir çizgi koymak gerekiyor. ve militarizmi tanımlarken
düzenli bir ordudan bahsediyoruz ama ben sonuçta insan olarak bir yer
kaplıyorum. Minimum da olsa kendimi korumak zorundayım. Bunu istersem
kaçarak, istersem durduğum yerde ölmeyi tercih ederek yaparım. Herhalde
direnirdim. Ama bu biraz da onunla karşılaştığım zaman seçeceğim bir
durum. Ama şiddetin mümkün olduğu kadar kullanılmaması gerektiğine
inanıyorum çünkü kullandığım zaman kendimi kirlenmiş hissediyorum. Yine
de düzenli bir orduya, bir bayrağı veya sınırı korumayı reddederdim
yine...
M. Şeyhoğlu: Sonuçta Irak'ı savunacak olanlar da Irak askerleri olacak.
Bence savaş karşıtı bir örgütlenmenin içerisinde olmak da bir direniştir.
E. Ersöz: Ben bir devleti korumak adına hiçbir savaşta yer almazdım. Şu
an ABD ve Irak arasındaki çatışma aslında devletler arası bir çatışma.
Bu arada evet halk ölüyor, somut piyonları halklar oluyor...Sertaç'ın
dediği gibi uzaydaki hacmimi korumaya çalışırdım. Buna ek olarak da
dokunabileceğim mesafedeki insanların da korunması dahil olurdu. Ama
askere gitmiyor olmam onların emrindeki hiçbir savaşa girmeyeceğim
anlamına geliyor. Evet başıma bomba yağarken kendimi korurum ama başka
birinin kafasına bomba atmak istemiyorum.
Şu anki konjonktürü de dikkate alarak, yani içinde bulundukları emir
komuta zincirini göz ardı etmeyerek ABD ve Irak askerlerine ne mesaj
vermek istersiniz?
M. Şeyhoğlu: Aslında 24 Ocak'ta yaptığımız ret açıklamaları bir anlamda
askere gitmeyin çağrısıydı. Askerlerin katılımıyla ordular oluşuyor. Emir
komuta zinciri buna önemli bir örnek; İsrail'de savaşmayı reddeden
subayların olması, emir komuta zinciri içinde oldukları halde savaşa
gitmeyi reddetmeleri önemli. Ama tabii ki en iyi çözüm askerliği kökten
reddetmeleri.
S. Girgin: Ben de askerliği reddetmelerini öneririm. Ama illaki o emir
komuta zincirine girmiş ve bir şekilde o çarkın içine girmişlerse savaş
silahlarını sabote edebilirler veya Saddam ve Bush'u bir ringde
dövüştürsünler.
E. Ersöz: Huzur isyandadır, isyan etsinler, savaşı reddetsinler.
*******
*******
****** A-Infos Haber Servisi ******
Anarşistlerle ilgili ve anarşistleri ilgilendiren haberler
******
TALİMATLAR: lists@ainfos.ca
YANITLAR: a-infos-d@ainfos.ca
YARDIM: a-infos-org@ainfos.ca
WWW: http://www.ainfos.ca/
BİLGİ: http://www.ainfos.ca/org
-A-infos'tan tek dilde ileti almak için lists@ainfos.ca'ya aşağıdaki mesajı gönderin:
unsubscribe a-infos
subscribe a-infos-X
X = en, ca, de, fr, it, pt, vb. (yani, dil kodudur)
A-Infos Information Center